Sağlıklı
Demokrasi Yolundaki Hedefler
Çağdaş toplumda çok sayıda insanın sosyal hastalıkların
gerçek nedenlerinin bilincinde olmadan, problemlerin nerden ve nasıl kaynaklandığını
anlamaya çalışmadan eskiden olduğu gibi
acı çekmeye devam etmesi, mutsuzluk ve trajedi yaşıyor olması, inatçı bir
şekilde ve çoğu zaman herhangi bir sonuç
alamadan var olan gerçeklere ayak uydurmaya çalışması kabul edilemez bir olgudur. İnsanlar kendi
vicdanları ile uzlaşarak insanlık değerlerinin azını veya çoğunu
kaybetmektedirler. Çevremizde olup bitenleri görüyor ve kendi acı yaşam
deneyimimize dayanarak çoğu kez sevgiye ve iyiliğe susamış olduğumuzu itiraf
etmekten korkuyor, gerçek duygularımızı kalbimizin derinliklerinde gizliyor,
birbirimize güvenmiyor, dürüstlük, maneviyat ve fedakarlığa inanmıyor, ikiyüzlü
ve kötü huylu olmanın yolunu tutuyoruz. Neticede doğduğumuz andan itibaren bize
bahşedilmiş olan insanlığı kendi içimizde dahi bulamıyor, anlayamıyor ve yaşama
geçirmekte güçlük çekiyoruz. Çağdaş dünyada İnsan olmak gerçekten mi bu kadar
zorlaştı acaba?
Niçin bugüne kadar insanlık düşmanlığından sorumlu
kişileri bulamıyor, hatta bulmayı dahi denemiyoruz, niçin beceriksiz
liderlerin, maceraperest siyasetçilerin
iktidara gelmelerine ve iktidarı ellerinde tutmaya devam etmelerine göz
yumuyoruz?!
Kendi kalıplaşmış düşünümüzün zincirlerine bağlı kalarak,
basmakalıp dünya görüşü ve ön yargılara köle olarak, çoğu kez bilirkişi maskesi
altında gizlenen kibirlilikle, alaycı bir tavırla sınırlanarak, yapıcı olmayan fikirlerle
çeşitli siyasetçiler ve devlet yöneticilerinin maceralarını, eylemlerini,
kararlarını açıklamaya ve yorumlamaya çalışıyoruz, yani sonuçlarla savaşmaya
devam ediyoruz. Ama mevcut demokrasi enstitülerinin gerçekten pekiştirilmesi ve
çıkar gözeten, fakat iktidar olmayı hak etmeyen bencil alçaklar ve
kariyeristlerin devlet yönetimini ele geçirmesini önlemek amacıyla aşılmaz
duvarlar örülmesi için ne yapılabilir?
Bugünkü hayali demokrasi çıkmazı aşmak için en azından
birinci yarım adımı atabilmek için öncelikle (geniş kapsamlı bir ulusal anket
düzenleme yoluyla) toplumda saygı gören, yetkili, manevi açıdan gelişmiş ve yüksek
ahlaki kişiliğe sahip bireyleri tespit ederek onların imkânlarıyla ve gözetimi
altında devlet için hayati önem taşıyan sorunların çözümü için bir strateji geliştirilebilir. Bir nevi
acil eylemler mahiyeti taşıyan ve tüm halkın çıkarlarına hizmet edecek olan bu
plan devlet iktidarının sorumlu yapıları tarafından sistemli, hedefe yönelik ve
ardıcıl bir şekilde hayata geçirilebilir.
İnsancıllık değerlerinin bozulması ve yok edilmesine
yönelik ahlaksız siyasete bir son verilmelidir, buna devam etmek bir suçtur.
Ayrıca kayıtsızlığa kapılmamalı, insan doğasını inkar etmemeli, hayatta kendini
gerçekleştirme arayışı sırasında çaresizliğe kapılmamalı, aşırıcılık ve
totalitarizm günahını kabullenmemeli, aksine inatçı bir şekilde yapıcı çözümler
arayarak halkın bilincini uyandırmalı, kolektif bir zeka oluşturmaya çalışılmalıdır.
Ve nihayet anlamamız, algılamamız gereken bir gerçek var: başkalarından
herhangi bir talepte bulunmadan önce kendi evimize çeki düzen vermemiz gerekir.
Hedeflediğimiz değerleri, motivasyonu ve ahlakı tanımlamalıyız. Ve bu konuda
bize sosyal kimlik belgesinin etkili bir yardımı olabilir. SKP (bkz.
“Güçsüzlük sendromu nasıl aşılabilir ve popülizm ve demagojinin önü nasıl
alınabilir”): http://ceihners.blogspot.com/): Hedefe yönelik bir şekilde
kendi kişiliğimizi toplumu, halkımızı ve içinde yaşadığımız dünyayı daha
mükemmel yapabiliriz.
Kişinin gelişmesi için uygun koşulların yokluğunda
Tarihsel açıdan uzun vadeli ve aralıksız olarak gelişen insan hayatı bizi şu
sonuca vardırmıştır: Çağdaş toplumda insanların nispeten az bir kısmı ileri
görüşlüdür ve gelecek hakkında tahminlerde bulunma yeteneğine, reformların
nasıl yaşama geçirilebileceği konusunda bir organizatör ve yönetici olma
becerisine sahiptir. SKP bu gibi kişileri arayıp bulmakta bize yardımcı
olabilecek etkin bir enstrüman olabilir. Bu sayede bu tür insanlara bizim mutlu
geleceğimizi garantiye almak için kendi potansiyellerini gerçekleştirerek tüm toplum
yararına kullanma imkanı verilmelidir.
Artık o zaman kendi
enerjimizi oligarşi ve devlet görevlilerinin yolsuzluklarına, iş hayatında ve
günlük yaşamda mevcut düzensizliklere karşı verilen amansız, ancak fazla bir
sonuç vermeyen mücadeleye boş yere harcamayız. O zaman zekamızı ve kalbimizin
derinliklerinden gelen duyguları, genelde yaşam enerjimizi devlet kurum ve
kuruluşlarını harekete geçiren ancak halktan destek bulmayan ve iktidar
tarafından şiddetle bastırılan marjinal gösteriler düzenlemeyiz. İşte o zaman
devlet düzeni tarafından sürekli restore edilen saçmalıklar ve sosyal
dengesizliklere karşı beyhude protestolar düzenlemek yerinr entelektüel
potansiyelimizi daha doğru ve optimal bir şekilde kullanmayı öğreniriz,
enerjimiz ve gücümüzü aşağılık, profesyonel olmayan emirerlerinin ve rasgele
insanların iktidara gelmesini önlemek amacıyla kullanırız.
Bu gerçekten demokrasinin
kazanımı ve güçlendirilmesi gibi güncel sorunlara gerçek çözüm bulmakta bize
yardımcı olabilir, gerçek halk iktidarının kurulması için koşullar oluşturur,
insanlar devlet yapılarında demokrasiyi kendileri oluşturur ve uygular,
sistemli ve etkili bir şekilde bu kurum ve kuruluşların faaliyetini kontrol
altında tutar ve denetler, kamu otoritelerinin faaliyetlerini tarafsız olarak
değerlendirir ve gerektiğinde düzeltmeler yapabilirlerdi.
Yalanı doğrudan ayırmayı
başaramayarak talihsizlikler ve başarısızlıklarınızı haklı çıkarmak için
düşmanlar arama eğilimi giderek bir gelenek halini almaktadır. Kendi içimize ve çevremize bakamıyor, neden
sonuç bağlantısın araştırmıyor, kendi yaşam tavrımız ve tutumumuzu,
eylemlerimiz ve bunların sonuçlarını eleştirel olarak değerlendiremiyoruz. Bunu
yapmak yerine kendimizi tarihsel amneziye kaptırıyor, insan hakları
hikayelerine aldanmaya devam ediyor, ahlaki bir çöküş yaşıyor ve kendimizi
hayatın çıkmazında buluyoruz, yeniden sosyal felaketler ve trajedileri bizi
tehdit etmesi için zemin hazırlıyoruz.
Kendimizi haksız olarak güçsüz ve “küçük”bir insan yerine
koyarak şahsımıza işkence etmeye devam ediyor, sözüm ona zafiyetimizi
kabulleniyoruz (“Ne kadar az şey bilirsen daha rahat yaşarsın” mantığıyla).
İktidarı etkileme imkânımız olmadığı için sosyal açıdan zararlı, ancak bize
sistem tarafından aşılanan bir alışkanlık ediniyoruz. Oylamaya katılışımız bir
tiyatroyu andırıyor, bize tanınan halkın temsilcisini seçme hakkını genelde
aşağılık karyeristlere, partiler tarafından çıkar gözeterek listelere dahil
edilen ve sermaye sahipleri tarafından desteklenen kişiler yararına
kullanıyoruz. Bir kez daha bu tür seçilen kişilere (tabi ki onlar sıradan
seçmenden daha akıllı, dürüst ve bilgilidir, diye düşünerek) güveniyor, mevcut
sorunları çözeceklerine ve tüm halkın yararına kararlar alacaklarına inanıyoruz.
Kaderimizi iktidar güçlerine güvenerek, ki bunlar bizim
güvenimizi sadece kendileri tarafından senaryosu yazılan seçimler sırasında
kullanırlar, biz de bundan sonra çevremizde olup biteceklere ister istemez göz
yummaya mecbur kalıyor, iktidar güçleri ile geri bağlantıyı yitiriyoruz. Fiilen
artık ne onların faaliyetlerini denetleyebilir, ne de bu faaliyetleri etkileyebiliriz. İktidar tarafından propagandası yapılan yarı
gerçeklere inanıyor, kendimizi demagoji ve popülizme kaptırıyor, söylenen
sözler ile yapılan işler arasında bağlantı aramıyor, yalan ve uydurma argümanları
kabul ediyor, bunları gerçek yerine koyuyoruz.
Böyle sınırlı kalarak iktidar güçlerinin değirmenine su dolduruyor, onların elinde kukla olan ve
gerçek demokrasi anlayışını yitiren seçmenler durumuna düşüyoruz. Bu nedenle de
biz bulunduğumuz yerdeyiz! Bütün bu gerçekler bugünkü devlet sisteminin ivedi
olarak ıslah edilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu yapılırken yukarıda bahsedilen
girişimler de dikkate alınmalıdır.
Yapılan önerilerin
yapıcı olmasına rağmen bu konunun hoşgörüye yer bırakmayan eleştirel mahiyeti
birçoklarının hoşuna gitmeyebilir. Bununla birlikte ancak insanların gözünü ve
zihnini açarak, olaylara kendi adlarını vererek, durumu mümkün olduğu kadar
tarafsız açıdan değerlendirerek mevcut sosyal ve ekonomik sorunlara çözüm
bulunabilir ve insani felaketin önü alınır. Bu arada burada önerilen sağlıklı
demokrasi geliştirme yolu evrimsel bir yoldur. Yıkıcı ve devrimsel bir
deneyim değildir, kitlesel zayiat ve yeni insanlık trajedisi tehdidi getiren
bir yol değildir.
Yakın bir gelecekte gelecek kuşakların insanlık
tarafından bugüne kadar yaşanmış olan dönemi “Uygarlığın karanlık dönemi”, yüzyıllar boyu sören zorbalık ve
kölelik devri olarak değerlendireceklerine inanıyorum.
Şu an için okurlardan talep edilen sade konuya ilgi ve
anlayış gösterilmesi, SKP girişimini bir enstrüman olarak kabul edilmesi
ve bu enstrüman sayesinde mevcut demokrasi kurumlarını geliştirerek
mükemmelleştirmenin, halk iktidarı ile uyumlu sosyal ortam oluşturmanın mümkün
olacağına inanmaktır. Bu tür ilgi değişikliklere susamış olanların, sosyal
açıdan aktif kişilerin yazarın çabalarını desteklemeleri için bir isteklendirme
olabilir, bu tür bir pasaportun (öncelikle kendileri için) hazırlanmasına
katkıda bulunmalarını sağlayabilirdi. SKP girişimcisi SKP geliştirmek için
gereken finansları sağlamayı da üstüne alıyor. Girişimin deneysel olarak da
gerçekleşmesinin önünde herhangi başka bir engel var mı?! Bu engel sadece köklü
muhafazakârlık, uymacılık, sınırlılık, kayıtsızlık, anlayışsızlık ve cehaletten
kaynaklanan kendi kendine yeterlilik olabilir.
Erwin Tseyhner (original: Ervins Ceihners), Dr.oec
29.12.2016
Nav komentāru:
Ierakstīt komentāru